İstanbul’un Yedi Tepesi: Tarihin Zirvesinde Yükselen Şehir

"Tarihin ve İhtişamın İzinde"

by Madame Kaudupul

İstanbul, binlerce yıllık tarihiyle Roma, Bizans ve Osmanlı imparatorluklarına ev sahipliği yapmış, dünyanın en büyüleyici şehirlerinden biridir. Boğaz’ın iki yakasına yayılan bu kadim şehir, doğal güzellikleri, kültürel zenginlikleri ve özellikle yedi tepesine yayılan tarihî dokusuyla ünlüdür. “Yedi tepe üzerine kurulmuş şehir” olarak anılan İstanbul’un bu tepeleri, şehrin hem fiziksel hem de sembolik yapısını belirlemiştir. Bu tepelerin tamamı Tarihi Yarımada’da, “Suriçi İstanbul” sınırları içerisinde yer almaktadır. Şimdi İstanbul’un her biri tarih ve kültürle dolu bu yedi tepesine daha yakından bakalım.

1. Sarayburnu (Topkapı Sarayı) Tepesi (Birinci Tepe)

İstanbul’un en eski ve en önemli tepesi olan Sarayburnu, şehrin kurulduğu noktadır. Bu tepe, Bizans döneminde de önemini korumuş ve Konstantinopolis’in kalbi olmuştur. Tarihî yarımadanın başlangıç noktasında yer alan bu tepe, hem Bizans hem de Osmanlı döneminde büyük stratejik öneme sahip olmuştur. Osmanlı İmparatorluğu’nun başkenti olduktan sonra bu tepede Topkapı Sarayı inşa edilmiştir. Topkapı Sarayı, padişahların evi, devletin yönetildiği merkez ve aynı zamanda imparatorluğun en değerli hazinelerinin saklandığı bir yer olmuştur. Bugün, bu tepeden Marmara Denizi’ni, Boğaziçi’ni ve Haliç’i gören manzarasıyla ziyaretçileri büyülemeye devam eder.

 

2. Nuruosmaniye (Çemberlitaş) Tepesi (İkinci Tepe)

Çemberlitaş Tepesi, Roma İmparatoru Konstantin’in izlerini taşıyan bir diğer önemli noktadır. 4. yüzyılda Konstantin’in zaferi onuruna dikilen Çemberlitaş Sütunu, tepeye adını vermiştir. Bu dev sütun, Konstantinopolis’in kurucusu olan imparatorun anısını yaşatır ve aynı zamanda şehrin Roma geçmişine tanıklık eder.

Bizans döneminde şehrin önemli bir ticaret ve yönetim merkezi olan bu tepe, Osmanlı döneminde de canlılığını korumuştur. İstanbul’un en büyük ve ünlü kapalı çarşılarından biri olan Kapalıçarşı bu tepenin eteklerinde yer alır. Çemberlitaş Tepesi’nde ayrıca Nuruosmaniye Camii gibi Osmanlı mimarisinin zarif örnekleri bulunmaktadır. Tepenin en yüksek noktasında yer alan sütun, hâlâ İstanbul’un en önemli simgelerinden biridir.

 

3. Beyazıt (Süleymaniye) Tepesi (Üçüncü Tepe)

Bu tepe, adını Kanuni Sultan Süleyman döneminde inşa edilen Süleymaniye Camii’nden alır. Mimar Sinan’ın başyapıtı olarak kabul edilen Süleymaniye Camii, yalnızca İstanbul’un değil, İslam dünyasının da en görkemli yapılarından biridir.

Bu tepe, Kanuni Sultan Süleyman tarafından yaptırılan cami ve külliyesiyle Osmanlı İmparatorluğu’nun gücünü ve ihtişamını simgeler. Süleymaniye Camii, sadece bir ibadet yeri değil, aynı zamanda külliyesiyle birlikte dönemin bilim, sanat ve eğitim merkeziydi.

Mimar Sinan’ın “kalfalık eseri” olarak tanımladığı bu yapı, Haliç’e bakan etkileyici manzarasıyla da İstanbul’un ruhunu yansıtır. Tepenin etrafında yer alan dar sokaklar, tarihî evler ve medreseler, Osmanlı dönemindeki sosyal yaşamın izlerini taşır. Süleymaniye Tepesi’nden bakıldığında Haliç ve Boğaz’ın birleştiği nokta görülebilir, bu manzara ziyaretçileri geçmişe götüren adeta bir zaman yolculuğu gibidir.

 

4. Fatih Tepesi (Dördüncü Tepe)

 

Fatih Tepesi, adını İstanbul’u fetheden Fatih Sultan Mehmet’ten alır ve bu tepede Osmanlı İmparatorluğu’nun yeniden inşası başlatılmıştır. İstanbul’un fethinden sonra, Bizans dönemine ait en büyük kilise olan Havariyyun Kilisesi (Aziz Havariyyun Kilisesi) yıkılmış ve yerine Fatih Camii inşa edilmiştir. Bu cami, fetihten sonra İstanbul’un yeniden inşasında önemli bir rol oynamış ve imparatorluğun yeni yüzünü simgelemiştir. Fatih Camii, sadece bir ibadet yeri değil, aynı zamanda etrafında kurulan medreseler, kütüphane, hamam ve şifahane gibi yapılarla dönemin en önemli eğitim ve sosyal yaşam merkezlerinden biri olmuştur. Fatih Tepesi, Osmanlı’nın İstanbul’daki yeniden dirilişini ve İslam dünyasında kazandığı prestiji simgeler. Bu tepe, İstanbul’un en yüksek noktalarından biri olduğu için, şehir genelinde muhteşem bir manzaraya sahiptir.

 

5. Yavuz Selim Tepesi (Beşinci Tepe)

Yavuz Selim Tepesi, Haliç’e bakan sakin ve huzurlu bir tepedir. Tepe, adını Osmanlı İmparatorluğu’nun en güçlü padişahlarından biri olan Yavuz Sultan Selim’den alır. Mimar Sinan tarafından Yavuz Sultan Selim adına inşa edilen Yavuz Selim Camii, bu tepenin en önemli yapısıdır.

Yavuz Selim Camii’nin zarif mimarisi ve çevresindeki tarihî mahalleler, İstanbul’un kozmopolit yapısının bir yansımasıdır. Camiden Haliç’e bakan manzara, İstanbul’un tarihî dokusunu ve doğal güzelliklerini bir arada sunar. Bu tepe aynı zamanda Bizans döneminde de kutsal bir yer olarak kabul edilmiştir ve birçok dinî yapı bu bölgede yer almıştır. Yavuz Selim Tepesi, Osmanlı döneminin ihtişamlı mimarisi ile Bizans’ın derin izlerini birleştiren eşsiz bir tarihî dokuya sahiptir.

 

6. Edirnekapı Tepesi (Altıncı Tepe)

İstanbul’un altıncı tepesi, şehrin batıya açılan kapılarından biri olan Edirnekapı‘da yer alır. Bizans döneminde önemli bir savunma noktası olan bu tepe, Osmanlı döneminde de stratejik önemini korumuştur. İstanbul surlarının bir parçası olan Edirnekapı, şehrin batıdan gelen saldırılara karşı korunduğu yerdi.

Edirnekapı Tepesi’nde Mihrimah Sultan Camii yer alır. Kanuni Sultan Süleyman’ın kızı Mihrimah Sultan adına Mimar Sinan tarafından yapılan bu cami, zarif mimarisi ve İstanbul manzarası ile ünlüdür. Özellikle caminin avlusundan görülen gün batımı manzarası, İstanbul’un büyüleyici güzelliğini gözler önüne serer.

 

7. Kocamustafapaşa Tepesi (Yedinci Tepe)

İstanbul’un tarihi boyunca önemli bir yer tutmuş olan Kocamustafapaşa Tepesi, hem Bizans hem de Osmanlı dönemine ait izler taşır. Bizans döneminde burası önemli din adamlarının ve tarikatların merkeziydi. Osmanlı döneminde ise Sultan II. Bayezid’in sadrazamı Koca Mustafa Paşa tarafından burada bir külliye inşa ettirilmiştir.

Koca Mustafa Paşa Külliyesi, İstanbul’un çok kültürlü yapısının bir yansımasıdır. Tarihî evler, dar sokaklar ve külliyenin etrafındaki mahaller, İstanbul’un geçmişine bir pencere açar. Bu tepe aynı zamanda Marmara Denizi’ne bakan manzarası ile ünlüdür ve özellikle gün batımında ziyaretçilerine eşsiz bir manzara sunar.

Bu tepeler, Roma ve Bizans imparatorlarından Osmanlı padişahlarına kadar birçok farklı uygarlığın izlerini taşır. Her biri, şehrin farklı bir dönemine, farklı bir yöneticiye ve farklı bir kültüre işaret eder. İstanbul’un tepeleri, bu kadim şehri anlamak ve hissetmek isteyenler için birer rehber niteliğindedir. Her bir tepe, kendine has bir atmosfer ve hikâye sunar. Özellikle bu tepelerden İstanbul’u izlemek, şehrin ihtişamını ve yüzyıllar boyunca süren canlılığını keşfetmek için en iyi yoldur.

Son olarak, umarım bu yazı İstanbul’un büyüleyici yedi tepesini keşfetmenize ve şehrin zengin tarihî ve kültürel mirasını daha yakından tanımanıza yardımcı olmuştur. Eğer yazımı beğendiyseniz, lütfen aşağıdaki kalbe dokunarak desteğinizi gösterin. İstanbul, her köşesiyle bir efsane ve her tepesinde yeni bir hikâye saklıyor. Bu şehri keşfetmeye ve anlamaya devam etmek dileğiyle…

Ve bu satırları, İstanbul’un güzelliğini en iyi anlatan şair Yahya Kemal Beyatlı’nın dizeleriyle sonlandırmak istiyorum:

Sana dün bir tepeden baktım aziz İstanbul!
Görmedim, gezmediğim, sevmediğim hiçbir yer.
Ömrüm oldukça, gönül tahtıma keyfince kurul!
Sade bir semtini sevmek bile bir ömre değer.

*Fotoğraflar Fatih Belediyesi Web Sitesinden Alınmıştır.

Bunlar da hoşunuza gidebilir

Yorum Yap