Agatha Christie Sevenler Toplanın! Hakkında Bilmek İstediğiniz Her Şey…

by Madame Kaudupul

Agatha Christie…
Tam adıyla Agatha Mary Clarissa Miller Christie Mallowan.

Kitaplarıyla henüz 12 yaşındayken tanıştığım Agatha Christie, 15 Eylül 1890 – 12 Ocak 1976 yılları arasında yaşamış İngiliz bir yazar. İngiltere’nin Torquay şehrinde Devon, Güney Batı İngiltere’de orta sınıf bir ailede dünyaya gelmiş ve tüm zamanların en çok satan roman yazarı olmuştur.

Dedektif Hercule Poirot karakterinin yaratıcısı olan Agatha Christie, 66 dedektiflik romanı, 14 kısa öykü yazmıştır. Sıralı şekilde tüm kitaplarının listesine buradan ulaşabilirsiniz.
Dünyanın en uzun soluklu oyunu The Mousetrap” da kendisine aittir.

 

Agatha Christie’nin çocukluğu İngiltere ve Fransa’da geçmiştir.
Çok iyi bir hikaye anlatıcısı olan annesi Clara, 8 yaşına kadar okumayı öğrenmesini istememiş, Amerikalı olan babası ise eğitimini evde almasını uygun görmüştür.
Fakat evde olmaktan canı çok sıkılan Christie, 5 yaşında kendi kendine okumayı öğrenmiş, kendine hayali bir arkadaş edinmiş ve çocuk yaşına rağmen çok güzel şiirler yazmış. 11 yaşında babasını kalp krizinden kaybedince annesiyle yaşamaya devam etmiş. Mali açıdan hayatlarında zorluklar yaşasalar da üstesinden gelebilmişler.
15 yaşında profesyonel şekilde piyano ve şan dersleri alan Agatha, aslında ünlü bir piyanist de olabilirdi;
Fakat tanımadığı insanlar karşısında piyano çalmaktan çekindiği için, o yazmayı tercih etti…
18 yaşına geldiğinde, aile dostları Eden Philpotts’un da tavsiyesiyle kısa öyküler yazmaya başladı. (Bu öykülerinden bazıları 1930’larda revize edilerek yayımlanmıştır.)

 

Agatha Christie 22 yaşına geldiğinde Kraliyet kolordusuna pilotluk için başvuruda bulunan Archie Christie ile tanıştı. Flört dönemleri çok kolay geçmedi. İkisi de evlenmeyi çok fazla istiyorlardı ama hiç paraları yoktu. 1. Dünya savaşında Agatha Kızılhaç Hastanesinde gönüllü hemşire olarak çalıştı. Savaşın başlarında 1914 noel arafesinde evlendiler.
Balayı gecelerini Torquay’deki The Grand Hotel’de geçirdiler ve 27 Aralık’ta Archie Fransa’ya döndü. Savaş yıllarında nadiren bir araya gelebildiler. Savaşın son yılında Archie Londrada’ki savaş bürosuna atandığında Agatha evlilik hayatının gerçekten başladığını hissetti.

Archie, Agatha Christie’nin ilk kocasıydı; Agatha’ya yaşattığı sadakatsizlik büyük bir anlaşmazlığa neden oldu. Ve  1927 yılında ayrıldılar. 1928 yılında da resmen boşandılar.

 

Agatha Christie ilk romanını 1. Dünya savaşı sırasında yazmıştır.   “The Mysterious Affair at Styles / Ölüm Sessiz Geldi” isimli romanı uzun bir zamanını aldı ve yayıncı bulmakta güçlük çekti. Bu romanı aslında kızkardeşi Madge’in “iyi bir dedektif romanı yazamazsın” sözüne karşılık kendini ispatlamak için yazmaya karar verdi.
Önce kurgusunu yaptı ve sonra karakterlerini Torquay’da bir tramvayda “buldu”.  Yazıyı da Dartmoor’daki Haytor’daki Moorland Otel’de geçirdiği iki haftalık tatili sırasında bitirdi.
Kural olarak, Agatha yılda iki ya da üç kitap yazardı…

 

Agatha’nın en büyük tutkusu Doğu Ekspresi’nde seyahat etmekti. 1928 yılının sonbaharı geldiğinde bu tutkusu gerçekleşti. Ve doğu Ekspresi ile Bağdat’a doğru yola çıktı ve oradan Ur’daki arkeolojik sit alanına gitti. kazıyı yöneten Woolley’lerle arkadaş oldu. Ertesi yıl Woolley’ler Agatha’yı yeniden davet ettiler. Bu davette ikinci kocası olacak olan Max Mallowan ile tanıştı. Max Mallowan yirmi beş yaşında arkeoloji eğitimi almış biriydi. Birlikte yaptıkları seyahatlerle ilişkileri ilerledi.
Max, Agatha’nın Ashfield’deki aile evine yaptığı ziyaretin son akşamında ona evlenme teklif etti. 11 Eylül 1930’da Edinburgh’daki St Cuthbert Kilisesi’nde evlendiler. Max son kez ve tek başına kazı alanına geri dönerken, Agatha da Londra’ya ve yazmaya geri döndü.
İkinci Dünya Savaşı, Max Kahire’de savaş için çalışıyordu. Agatha ise İngiltere’de kalıp Londra’daki Üniversite Koleji Hastanesi Dispanserinde gönüllü olarak çalışmıştı.

Doğu Ekspresinde Cinayet romanı ise şüphesiz Agatha Christie’nin en büyük gizem romanlarından biridir.
Doğu Ekspresinde Cinayet ilk olarak Saturday Evening Post’ta Murder on the Calais Coach başlığı altında bir serileştirme olarak ortaya çıkmıştı. Aynı zamanda Doğu Ekspresinde Cinayet, 2015’te Dünyanın En Sevilen Christie romanı oylamasında ikinci sırada yer aldı.

Romanın giriş kısmı İstanbul’da geçmektedir. Agatha bu romanını İstanbul’daki Pera Palas otelinde yazmıştır. 1926 ve 1932 yılları arasında İstanbul‘a gerçekleştirdiği seyahatlerde pek çok kez Pera Palas‘ta konaklamış. Kendisinin ercih ettiği 411 numaralı odada kalmıştır. Günümüzde kaldığı oda müze olarak korunuyor. Buraya tıklayarak otelin konumunu görebilirsiniz.

 

Aşağıda gördüğünüz fotoğraflar da İstanbul Pera Palas Hotel‘deki 411 Numaralı odasından görüntülerdir.

Agatha Christie'nin Pera Palas Hotelde'ki Odası.
Agatha Christie'nin Pera Palas Hotelde'ki Odası.
Agatha Christie'nin Pera Palas Hotelde'ki Odası.
Agatha Christie'nin Pera Palas Hotelde'ki Odası.
Agatha Christie'nin Pera Palas Hotelde'ki Odası.
Agatha Christie'nin Pera Palas Hotelde'ki Odası.

Agatha Christie’nin Kayıp 11 Günü…

Agatha Christie gizemli kişiliği ile de tanınırdı. Bu gizemli hali ile ilgili bir anısı da Pera Palas Hotel’de geçmektedir…
Takvimler 1926 yılıı gösterdiğinde Agatha Christie 11 gün boyunca ortadan kaybolur. Tüm aramalara rağmen kendisinden bir haber alınamaz. O sırada kendisine ait arabasını bir göl kenarında ve ağaçlara çarpmış şekilde bulurlar. Arabanın içinde onu göremeyen insanlar, Agatha’nın göle düştüğüne inanmaya başlamıştır. Sonra birden bire Christie ortaya çıkıverir. Ve kayıp olarak geçen zamanda nerede olduğu ve ne yaptığı konusunda kimseye bir açıklamada bulunmaz!
Bu 11 günlük kayıpla ilgili herkes bir çok hikaye uydurmaya başlamıştır ama gerçeği kimse bilmez. Yazarın ölümünün ardından Dünyaca ünlü Warner Bros şirketi onun bu gizemli hikayesini film yapmak isterler. Ancak hikayede bilinmeyen sırlar olduğu için bir medyuma danışmaya karar verilir. Tamara Rand isimli medyum Agatha’nın ruhunu çağırmayı teklif eder. Bu 11 günlük kayıbın sırrının Pera Palas’ta olduğu söylenir. Medyuma göre olayın sırrı, yazarın sakladığı gizemli anahtardadır.

Bu iddianın üzerine tüm dünyanın gözü İstanbul’daki Pera Palas Hotel’e çevrilir. 411 numaralı oda artık herkesin merak konusu olmuştur. Kısa bir süre sonra bahsi geçen anahtar gerçekten de medyumun söylediği yerde bulunur. Anahtar bulununca otel yönetimi ve Warner Bros arasında bir uzlaşmazlık oluşur. Otelin o dönemdeki sahibi anahtar karşılığında ücret talep eder, medyumun kendilerine yazdığı mektuptan sonra ise ücretten vazgeçerler.  Fakat o sırada otelde çıkan grev nedeniyle bu bilinmezlik öylece kalıverir.
Sonucunda Agatha Christie’nin sırrı halen açıklanamamış bir gizem olarak beklemektedir. Sonraları oteldeki başka bir odada ikinci bir anahtarın ortaya çıktığı söylense de belki de ünlü yazarın en heyecanlı hikâyesi hala bir yerlerde okurlarıyla buluşmayı bekliyor olabilir!

Tüm kitaplarından sonra Agatha en son 1974 yılında çekilen Doğu Ekspresinde Cinayet filminin açılış gecesinde bulundu.
Albert Finney’in Hercule Poirot rolüyle oynadığı bu filme yaptığı tek kötü eleştiri Poirot’un bıyıklarının yeterince iyi olmadığıydı.

 

Agatha Christie’nin Son Günü

12 Ocak 1976…
Londra’ya kırk beş dakika uzaklıktaki Wallingford kasabasında, eserleri bütün dillere çevrilen, İncil’den sonra en çok satılan kitaplara sahip olan ünlü yazar, son derece başarılı bir kariyer ve çok mutlu bir yaşamdan sonra 86 yaşında ve kendi evinde huzur içinde yaşama veda etti.
Wallingford yakınlarındaki St Mary’s, Cholsey kilisesine gömüldü.
⇒Buraya tıklayarak kilisenin konumunu görebilirsiniz.

Agatha Christienin Evi
Agatha Christie'nin Ebedi İstirahatgahı
Agatha Christie'nin Mezar Taşı

 

Agatha Christie’in Oluşturduğu Karakterler

Hercule Poirot

Dünyaca ünlü Belçikalı özel dedektif, zekası ve suçlu zihniyet anlayışında emsalsiz, dünya çapında polis güçleri ve devlet başkanları tarafından saygı duyulan ve hayran olunan biridir. Aynı zamanda muhteşem bıyıkları ile de ünlüdür.

Miss Marple

St Mary Mead’den gelen, polisi şaşkına çeviren suçları çözme konusunda esrarengiz bir hünerle, tatlı küçük yaşlı birkadın. Görünüşte korunaklı köy hayatı aslında onun sezgisel çıkarımlarının temelini oluşturan insan doğasının bir mikrokozmosunu sağlamaktadır.

Tommy Tuppence

Birinci Dünya Savaşı’nın sona ermesinden sonra işsiz ve huzursuz olan iki genç dedektif, Young Adventurers Ltd’yi kurdu ve sonuç olarak hırsızlık, cinayet ve uluslararası casuslarla tanıştı. Christie kanonunda yaşlanan ve hayatlarını gerçek zamanlı olarak yaşayan tek karakterlerdir.

Ariadne Oliver

Suç ve diğer sansasyonel hikayelerin önde gelen yazarı, genellikle kurgusal Fin dedektifi Sven Herjson’ın istismarları karşısında şaşkına dönmüştür. Poirot’nun en ünlü davalarından birkaçında ona eşlik ediyor ve kurnaz bir kadın. Sezgisine dayalı çözümler sunuyor.

Harley Quin

Işığın tuhaf bir hilesi mi? Yoksa bir hayal ürünü mü? Gizemli Bay Quin, arkadaşı Bay Satterthwaite’e, suçları çözmede ona yardım etmek için tam doğru zamanda, genellikle bir soruna içgörü sağlayan, dikkatli bir şekilde ifade edilmiş ancak görünüşte rastgele gözlemlerle görünür.

Parker Pyne

Parker Pyne aslında bir dedektif değil. Aslında, hoşnutsuz ve suçluluk içindeki mutsuzluğu tespit etme ve iyileştirme konusunda uzmanlaşmıştır.  Lovelorn’a yardım ederek kendini “kalp uzmanı” olarak görüyor.

Agatha Christie Anıtı

Londra’daki Agatha Christie Anıtı , Sir Stephen Waley-Cohen ( The Mousetrap’ın şu anki yapımcısı ) ve Christie’nin torunu Mathew Prichard tarafından görevlendirilen Ben Twiston-Davies tarafından yapıldı.

Agatha’nın anıtı, Agatha’nın bir büstünün olduğu oval bir açıklığı olan, deri ciltli büyük bir kitap şeklindedir. Alt kısımda, kitaplarından bazılarının adlarının braille de dahil olmak üzere farklı dillerde yazılmış olduğu, çalışmalarının kapsamlı bir şekilde çevrildiğini hatırlatan daha küçük kitap sıraları  bulunuyor. Kitabın kapağında Miss Marple, Hercule Poirot, Mısır Piramitleri, Doğu Ekspresi, Yeşil Yol ve bir Fare kapanını betimleyen motifler de yer almaktadır.
Anıtta yazarın hayatını ve eserlerini yansıtan ayrıntılar yer almaktadır.

Heykel, 25 Kasım 2012’de Christie’nin torunu Mathew Pritchard ve The Mousetrap’in hayırsever performansının ünlü kadrosu tarafından açıldı. ⇒ Buraya tıklayarak anıtın Londra’daki konumunu görebilirsiniz.

 

Aşağıdaki fotoğraflarda Agatha Christie Anıtı ile ilgili detaylar görebilirsiniz.

Eğer bu kısıma kadar geldiyseniz yazımın ilginizi çektiğini düşünüyorum. Umarım keyifle okumuşsunuzdur. Bunu belli etmek için hemen alttaki minik içi boş kalbe tıklayıp, içini beğeniyle doldurabilirsiniz 🙂

Yorum Yap