Nostalji Yolculuğu: 90’larda Çocuk Olmak

Okul, Arkadaşlık ve Unutulmaz Anılar...

by Madame Kaudupul

Merhaba sevgili okurlar! Bugün, hep birlikte zamanın gerisine gidip, renkli ve unutulmaz bir döneme adım atacağız: 90’ların çocukluğuna.
1989-1990 döneminde ben ilkokula yeni başlamıştım. O zamanlar çocukluğun en güzel yaşandığı dönemlerdi bence.
Teknolojinin henüz hayatlarımıza hükmedemediği zamanlar…
En büyük zevkimiz pazar sabahları daha kimse uyanmadan televizyon başına koşup çizgi film izlemekti. 🙂

90'lar TRT Kapanış EkranıO dönem TRT açılış kapanış saatleri vardı. Şimdiki gibi 7/24 açık bir televizyon kanalı yoktu.
Hafta içi saat 07.00’de yayın başlar 24.00’de İstiklal marşı ile kapanırdı. Kapalı saatlerde, yayın açılana kadar bu fotoğraftaki gibi meşhur ekran görüntüsü olurdu. 😊
Ertesi gün tatil olduğu için cumartesi günleri yayın 10.00’da başlar gece yarısından sonra 01.30’da biterdi.  Pazar günleri ise yayın 09.00’da başlar ertesi gün çalışma/okul zamanı olduğu için yine 24.00’de kapanırdı. Maksimum 17 saatlik bir yayın süresi oluyordu o dönemde.

Susam Sokağı Edi ve Büdü

En çok sevdiğim yayın Susam Sokağı’ydı. Başlangıç jeneriğine bile bayılırdım 🙂 Hafta içi bir sabah bir de öğleden sonra yayınlanırdı. Öğleden sonraki yayın, çocuklar için programı ile birlikte verilirdi ve sabah yayınının tekrarı olurdu. Susam sokağı ilk kez ben 1. sınıfa başladığımda yayınlanmıştı. Okulumuzun eğitim saati sabahçı ve öğlenci şeklindeydi. Ben o yıl öğlenci olduğum için okuldan koşa koşa gelir ve öğleden sonra yayını kaçırmamak için hemen televizyon başına otururdum. Programda eğitici içerikler bulunduğu için öğretmenlerimiz de izlememizi tavsiye ederdi.

90’larda çocuk olanlar hatırlar; bizim her istediğimizde ulaşabileceğimiz çizgi filmler yoktu maalesef ama izlediklerimizden büyük keyif alırdık. Mesela ben Taş Devri’ne bayılırdım.  Tom ve Jerry, Müfettiş Gadget, Ninja Kaplumbağalar, Casper, Richie Rich, Temel Reis ve daha bir sürü eğlenceli çizgi film…

90'lar çizgi filmleri

Elbette her şey televizyondan ibaret değildi. Şimdi gördüğümüzde derinden bir iç çektiğimiz oyuncaklar, sokaklarda oynadığımız oyunlar hepsi ayrı güzellikteydi. Kızlar genelde ip atlardı, evcilik oynardı, erkekler de genelde top peşine koşarlardı. Acıkan oldu mu kimin annesi müsaitse hemen bir salçalı ekmek yapar, tüm çocuklar hep birlikte yerdi…

90'lar beslenme kutusu

 

Okulda kantinden çok fazla alışveriş yapamazdık, çoğumuz evden beslenme getirirdi. Beslenme saatinden hiç unutmadığım şey, haşlanmış yumurtanın sınıfı kaplayan o malum kokusudur. 🙂 Kantinden alabildiğimiz zamanlar da en meşhur ikili Fruko gazoz ve simitti. Ya da bizim okulda en çok bunlar alınırdı öyle diyelim 🙂

 

Karnelerimiz elde yazılır, ilk dönem sonunda velimiz görür imzalar; aman karnenin başına bir şey gelmesin diye saklar, ikinci dönem başlayınca geri götürürdük. İkinci dönem yine aynı karne yazılır ve ve tekrar verilirdi.

Derslerde bugünkü gibi bir puanlama yoktu. Ders durumu zayıf, geçer, orta, iyi ve pekiyi olarak değerlendirilirdi. Yani şimdiki sisteme göre zayıf 0-44, geçer 45-54, orta 55-69, iyi 70-84 ve pekiyi de 85-100 oluyordu.

Görmüş olduğunuz karne benim 1. sınıf karnemdir 🙂

90'lar İlkokul Karnesi

 

90'lar fiş dosyası

Birinci sınıfta okuma fişlerimiz ve fiş dosyalarımız vardı. Her hafta bir fişi okumayı ve yazmayı öğrenirdik.
Sıralarımızdan örtü, ceplerimizden kumaş mendil eksik olmazdı. Önlüklerimizin rengi siyahtı. 1990 yılından sonra matem havasını çağrıştırması nedeniyle önlükler mavi renge dönüştü. Ben her iki rengi de giyenlerdenim 🙂 Önlüklerimizin yakasına bembeyaz yakalıklar takardık. Kız çocukların yakalıkları genelde dantelden olurdu.
İlkokuldayken çok moda olan kokulu not kağıdı ve peçete koleksiyonlarımız vardı. Arkadaşlar arasında aynı olanları değiş tokuş yapar çeşitliliği arttırırdık. Özellikle kokulu not kağıtlarının kokusu halen daha burnumda. Yine kokusunu nerede duysam tanıyacağım meşhur silgilerimiz vardı. Kanserojen madde içerdiği için toplatılmıştı bir dönem.  Divit hokkalarımız vardı ve güzel yazı dersinde büyük eziyetlerle güzel yazı yazmaya çalışırdık. Elimizin yüzümüzün mürekkep olduğu anları dün gibi hatırlıyorum. Buna rağmen eğlenirdik 🙂 Hiç unutmam Monami marka pastel boyalar vardı. Her çocuğun hayallerini süslerdi. O boyalara sahipsen maddi durumunun iyi olduğuna işaretti 🙂 Bunun gibi üst sınıf belirtisi olan kapaklı kalem kutuları da vardı.

90'lar arı maya kokulu silgi

Teneffüslerde ip atlar, sek sek oynardık. Tasolarımız vardı.  Tasolar 90’ların başında yeni çıkmıştı; hepimizde bir tane de olsa mutlaka vardı. Futbolcu kartlarıyla genelde erkekler oynasa da benim de çok oynamışlığım vardır. Hatta arkadaşım Fatih’i hep üttüğüm/köktüğüm* için benimle oynamak istemezdi hiç 🙂
*Ütmek/kökmek: Çocukken oynadığımız bütün oyunlarda kazanmayı tabir eden bir kelime.

90'lar futbolcu kartları ve taso

90'lar walkman
Müzik dinlemek, 90’ların çocukları için özel bir deneyimdi. Walkmanlerimizle istediğimiz her yerde müzik dinleyebiliyorduk. Ve bizim dönem için hayli teknolojik bir durumdu 🙂
Ve 1991 yılında ağızdan ağıza dolaşan bir şarkı çıktı: “Abone”. Yonca Evcimik namı diğer Yoncimik öyle bir şarkı yapmıştı ki hepimiz hem söylüyor hem de dansını yapıyorduk.  Halen daha dinlemekten çok keyif aldığım bir sürü güzel şarkı çıkmıştı ardı ardına. Hakan Peker’in “Hey Corç Versene Borç” şarkısını ezberlemiş müzik dersinde tüm sınıf birden söylemiştik 🙂
Buraya tıklayarak 90’larda en çok dinlediğim şarkıları siz de spotify ile dinleyebilirsiniz.

90'lar karton maketlerTeknolojinin daha az yaygın olduğu bir dönemde olduğumuz için, kendi oyuncaklarımızı yapma konusunda oldukça yaratıcıydık. Kağıttan uçaklar, kartondan evler, boncuklu bilezikler gibi el yapımı oyuncaklarımız olurdu. Ya da hafta sonları gazetelerin verdiği karton maketler, kağıttan bebekler o dönemin aktiviteleriydi. Büyüklerimizin de yardımıyla çıtalı uçurtmalar yapar gökyüzüne salıverirdik. Çıtalı uçurtması olmayanlar basitçe kağıttan şeytan uçurtması yapardı. Plastik mızıkalar, su fışkırtan yüzükler, sulu kanarya düdükleri, top üfleme oyunu, topaç hepimizin favori oyuncaklarıydı. Ama en favorimiz daha yeni yeni yayılmaya başlayan el atarisi yani yaygın adıyla tetris olmuştu. Herkesin alma durumu yoktu evet ama olan olmayanla paylaşırdı 🙂

90'lar Oyuncakları

 

Ben okula başlamadan okuma yazmayı öğrenmiştim…
Kitap okumayı çok istiyordum; henüz okuma bilmediğim için de sadece resimlerine bakardım. Çok hevesliydim ve annemin yakasında kalmıştım bana  okuma yazmayı öğretmesi için. O da gayet başarılı bir şekilde öğretmişti doğrusu.
İlk okuduğum kitabım Nasreddin Hoca “Getir Cübbemi, Al Semerini” kitabıydı. Halen daha sapasağlam ilk günkü gibi durur bende. Ama asıl kitap okuma alışkanlığımı Hürriyet gazetesinin verdiği Ayşegül serisi ile kazandım. Yine unutulmayan Cin Ali ve Tonton Ali serilerini de çok severek okumuştum. Bir de İş Bankasının ve Ziraat Bankasının aylık dergileri vardı. Bu iki banka çocuklar için her ay ücretsiz dağıtırdı bu dergiyi. Her ay aksatmadan bankaya uğrar kapıdaki güvenlikten (eski tabirle banka bekçisi) dergilerimi alır aynı gün okurdum. İş Bankası Kumbara dergisinin en arka sayfasında Elif diye bir yazı dizisi vardı ve çok güzeldi. Elif’in hikayelerini okumak için sonraki sayıyı heyecanla beklerdim. Şu anki kitap okuma sevgimi çocukluğumdaki kitaplara borçluyum 😌

90'lar çocuk kitapları

 

Bu nostaljik yolculuğun sonunda, 90’ların çocukluğunu hatırlamanın ve yaşamanın değerini bir kez daha anladık. O yıllarda teknolojinin henüz hayatımızı ele geçirmediği, sokakların ve parkların çocuklarla dolup taştığı günlerde, en değerli hazinelerimiz arkadaşlıklar ve eğlenceli anılardı.
Yazının sonuna kadar gelip bu nostaljik yolculukta bana eşlik ettiğiniz için teşekkür ederim.
Umarım yazımı beğenmişsinizdir. Beğendiyseniz aşağıdaki kalbe dokunup bunu bana gösterebilirsiniz 🙂
İyi hatıralarla dolu günler dilerim ❤️

 

Bunlar da hoşunuza gidebilir

Yorum Yap